Fotoğrafın Arkasındaki Hikaye: Davos Tartışması

Bu fotoğraf, 1929’da İsviçre’nin Davos kentindeki İkinci Davos Üniversite Konferansları’nda Ernst Cassirer (solda) ve Martin Heidegger’i (sağda) gösteriyor. Bu konferansta gerçekleşen Cassirer ve Heidegger arasındaki tartışma – diğer ismiyle  “Davos Tartışması” – yaygın olarak Avrupa felsefesi için bir dönüm noktası ve analitik/kıta ayrımı tarihinde önemli bir an olarak görülüyor.

Ernst Cassirer (1874 -1945), Marburg Yeni Kantçılık okulunun en etkili ve yaratıcı üyesiydi. Yeni Kantçılık, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Almanya’da akademik felsefeye hakim olan bir hareketti. Görevleri “Kant’a geri dönmek” idi. Ancak bu, Kant’ın doktrinlerini eleştirel olmayan bir şekilde benimsedikleri anlamına gelmiyordu; Wilhelm Windelband’ın sözleriyle, “Kant’ı anlamak, onun ötesine geçmek anlamına gelir.” Kant’ın sistemi, Kant’ın ortaya koyduğu zihnin deneyim öncesi yapılarının evrenselliğini ve zorunluluğunu şüpheye düşüren mantık, matematik ve fizikteki gelişmeler nedeniyle güncellenmek durumunda kaldı. Yeni Kantçılar ayrıca Kant’ın aşkınsal metotunun kapsamını yalnızca doğa bilimlerini (paradigmatik olarak matematiksel fizik) değil, aynı zamanda tarih gibi “beşeri bilimleri” de içerecek şekilde genişletti. Cassirer’in ilk çalışmaları, matematiksel mantık ve fizikteki (özellikle Einstein’ın görelilik kuramı ve eski kuantum teorisi) gelişmeler ışığında Kantçı projenin nasıl güncelleneceğini gösterdi. Ancak başyapıtı, üç ciltlik Sembolik Formlar Felsefesi, Kant’ın saf akıl eleştirisini bir kültür eleştirisine dönüştürdü. Dil, mit ve modern bilim üzerine çalışmalarıyla Cassirer, insanın bir animal symbolicum (simgesel hayvan) olduğunu gösterir: sembollerin inşası yoluyla deneyimini anlamlandıran bir yaratık.

Martin Heidegger (1889 -1976), başyapıtı Varlık ve Zaman (1927) ile ön plana çıktı. Bu eserde Heidegger, “varlığın anlamı” sorusuna, kısacası bir şeyin olduğunu  veya var olduğunu söylemenin ne anlama geldiği sorusuna cevap verme amacıyla yola çıkar. Bu soruyu cevaplama girişimi, görüngübilim (Heidegger’in akıl hocası Edmund Husserl tarafından kurulan hareket), yorumbilim ve varoluşçuluk unsurlarını bir araya getirir. Bu sorunun ne anlama geldiğini belirlemek için Heidegger, varlığı kendisi için bir “konu” olan varlığı inceler: Heidegger’in “Dasein” (Almanca varoluş kelimesi üzerine bir oyun) olarak adlandırdığı insan. Kitabın I. Bölümünde Heidegger, Dasein’ı günlük halinde inceler ve anlam dolu bir araç ve sosyal roller “dünyasını” gezinir. Bölüm II’de, sahicilik ve ölüm gibi varoluşçuluk temalarına yönelir. Tamamlanmamış kitabın nihai iddiası ise varlığın anlamının zaman olduğudur.

Davos Tartışması sıralarında Heidegger, Kant ve Metafizik Problemi‘ni yayınladı. Bu çalışmada Heidegger, Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi‘nin metafiziği insanın sonluluğunda temellendirme girişimi olduğunu savunuyor. Bu, Kant’ı bir epistemolog olarak anlamlandıran Yeni Kantçı görüşle keskin bir karşıtlık oluşturuyordu. Bu anlaşmazlık, Cassirer ve Heidegger arasındaki tartışmaya zemin hazırladı. Yine de tartışmalarının önemi, Kant’ın nasıl yorumlanacağı üzerine bu anlaşılması oldukça zor anlaşmazlığın çok ötesine geçmektedir.

Birincisi, bu tartışma Avrupa felsefesinin sonraki gidişatı için önemliydi. Katılanlar Heidegger’i tartışmanın şüphesiz kazananı olarak kabul etti. Cassirer’in sözde yenilgisi, Yeni Kantçı hareketin tabutundaki son çivi olarak görülüyordu. Yeni Kantçıların görece skolastik felsefesinin yerini, I. Dünya Savaşı’nın dehşetini yaşayan bir neslin anlam bulma mücadelesine daha doğrudan hitap eden Heidegger’in varoluşçuluğu aldı.

İkincisi, tartışmanın daha geniş bir siyasi anlamı vardı. Cassirer, 1918’de imparatorluk sisteminin çöküşünden 1933’te Nazilerin iktidara gelmesine kadar süren Alman anayasal cumhuriyeti olan kısa ömürlü Weimar Cumhuriyeti’nin bir savunucusuydu. Kozmopolit Cassirer, Weimar Cumhuriyeti’ni kahramanları Kant ve Goethe’nin Aydınlanma değerleri için bir zafer olarak gördü. Buna karşın, muhafazakar Heidegger kötü bir şöhretle bilindiği üzere Nazi partisine katıldı, Freiburg Üniversitesi’nin Naziler tarafından atanan rektörü olarak görev yaptı ve Nasyonal Sosyalizm’e katılımı ile ilgili hiçbir zaman açıkça özür dilemedi. Heidegger çalışmalarında, Heidegger’in felsefesinin utanç verici siyasi katılımından ve iyi belgelenmiş anti-semitizminden ayrı tutulup tutulamayacağı konusunda sürmekte olan bir tartışma var. Cassirer’in ölümünden sonra yayınlanan son eseri Devlet Efsanesi ise yirminci yüzyıl siyasetinin mitik düşünceye gerilemesinin eleştirel bir analizidir.

Üçüncüsü, Nazilerin iktidara gelmesinin Avrupa’daki felsefi durum üzerinde muazzam bir etkisi oldu. Yahudi kökleri nedeniyle Cassirer Almanya’dan kaçmak zorunda kaldı. Birleşik Krallık ve İsveç’te zaman geçirdikten sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşti ve 1945’te Columbia kampüsünde geçirdiği kalp kriziyle hayatını kaybetti. Davos’ta seyirciler arasında bulunan mantıksal deneyimci Rudolf Carnap da benzer bir kaderi paylaştı ve 1935’te Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. Michael Friedman’ın iddia ettiği gibi, Davos Tartışması sırasında analitik ve kıta felsefesi arasındaki bölünme henüz başlamamıştı. Yeni Kantçılık, görüngübilim, mantıksal deneyimcilik ve varoluşçuluk, yaklaşımlarındaki ve sonuçlarındaki farklılıklara rağmen, ortak bir sorun birikimi üzerinde üretken iletişimler sürdürebiliyordu. Davos’tan sonra, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla rekabet içerisindeki seslerin dağılması nedeniyle, Heidegger’in felsefeye giderek daha kendine özgüleşen yaklaşımı Avrupa’da neredeyse rakipsiz hale geldi. Yirminci yüzyılın büyük bir bölümünde hüküm süren analitik ve kıta filozofları arasındaki husumet ve anlayışsızlık, Davos’tan kısa süre sonra Carnap’ın anlamsız bir ifade olarak kınadığı Heidegger’in “yok yoklar” ifadesine saldırmasıyla kendini gösterir. Öte yandan Friedman, Cassirer’in felsefesine geri dönüşün, analitik ve kıta felsefesinin karşıt gruplarını uzlaştıran bir orta yol oluşturabileceğini öne sürer. Bu nedenle, son yıllarda Cassirer ve diğer Yeni Kantçı düşünürlere ilginin yeniden canlanmış olması önemlidir.

© James Kinkaid

Kaynaklar ve daha fazla okuma
Carnap, R. 1959. “Dilin Mantıksal Analizi Yoluyla Metafiziğin Üstesinden Gelinmesi.” Logical Positivism, A.J. Ayer (ed.), 60 -81. New York: The Free Press.
Cassirer, E. 1946. Devlet Efsanesi. New Haven: Yale University Press.
Cassirer, E. 2021. Sembolik Formlar Felsefesi, Cilt 1: Dil. S.G. Lofts (çev.). New York: Routledge.
Cassirer, E. 2021. Sembolik Formlar Felsefesi, Cilt 2: Mitik Düşünme. S.G. Lofts (çev.). New York: Routledge.
Cassirer, E. 2021. Sembolik Formlar Felsefesi, Cilt 3: Bilginin Fenomenolojisi. S.G. Lofts (çev.).
Friedman, M. 2000. A Parting of the Ways. Chicago: Open Court.
Gordon, P. 2010. Continental Divide. Cambridge: Harvard University Press.
Heidegger, M. 1962. Varlık ve Zaman. J. Macquarrie ve E. Robinson (çev.). Oxford: Blackwell.
Heidegger, M. 1997. Kant ve Metafizik Problemi. R. Taft (çev.). Bloomington: Indiana University Press. *Davos Tartışmasının bir transkriptini içerir*